1.İnsan-Trafik İlişkisi
Trafik ortamı çok çeşitli tehlike kaynakları ile doludur. Bu tehlikelerin zamanında fark edilmesi, doğru tepkilerin, doğru za- manda verilmesi ile riskler azaltılabilir ve trafik kazaları önlene- bilir. İnsan yaşamı çok değerlidir. Bu anlamda trafik kurallarına uymanın bir insanlık görevi olduğu unutulmamalıdır. Davranış- larımızın açık ve anlaşılır olması, ne tür bir harekete hazırlandığımız konusunda “trafik işaret dilini” kullanarak çevremize anlaşılır bir bilgi vermemiz gereklidir. Trafik kuralları insanların can ve mal güvenliğini korumak için konulmuştur. Bunun bilincinde olunması gerekir. İnsan faktörü kazaların oluşumunda en önemli paya sahiptir. Bu nedenle trafiğin seyri içerisinde hem yaya, hem de araç içinde bulunan sürücü ve yolcular; trafik kurallarına aza- mi ölçüde riayet etmeli, birbirlerine saygılı davranmalı, hoşgörülü olmalı ve kuralara uymalıdır. Olaylara aşırı tepki gösterme, birden bire sinirlenme gibi davranışlar sağlıksız davranışlardır. Trafik ortamını paylaşan insanların fiziksel ve psikolojik yön- den sağlıkları bozuk ise yapılan hatalar çoğalır. Özelikle sürücü sağlığının mutlak surette belli aralıklar ile kontrol edilmesi gerekmektedir. Trafikte güvenli sürüşün sağlanması hem sürücü hem de trafikte bulunan diğer kişiler için yaşamsal düzeyde önemlidir. Ancak güvenli ve düzenli bir sürüş; araç, yol ve in- san faktörünün trafikteki uyumlu etkileşimi ile mümkündür. Bu faktörler arasında da sürücülerin ağırlıklı bir sorumluluğa sahip bulunduğu bir gerçektir. Sürücünün zor yollarda tetikte olması ve diğer sürücülerin yanlış bir şey yapması durumunda sürücü- nün keyfini kaçırması, sürücünün algılama, karar verme ve mo- tor yeteneklerini olumsuz yönde etkilemekte ve sonuçta kazalara neden olmaktadır.
Trafiğin bir ortaklık ve hoşgörü ortamı olduğunu unutmamalıyız!
Trafik ortamını paylaşanlar, çok sayıda sürücünün ve yayanın hareket halinde olduğu trafikte en iyi ve sağlıklı halleriyle bulunmalıdır. Ruhsal dengesi bozuk olan bir kişiden kendisine ve başkalarına saygı duyması, kurallara uyması, değişik ortamlara uyum sağlaması beklenemez. Diğer yol kullanıcılarını zor du- rumda bırakacak kaba ve saldırgan davranışların kimseye yararı yoktur. Bu tür tutum ve davranışlardan kaçınılmalı, bencil davra- nışlardan uzak durulmalıdır. Trafik düzeni ve güvenliği, trafiğe katılanlar arasındaki uyumlu davranışlarla sağlanır.
2. Sürücü Davranışının Psikolojik Açıdan İncelenmesi
Sürücülük davranışının incelenmesi; Trafik kazalarının %95 nin insandan kaynaklandığı, yapılan araştırmalarla saptanmıştır. Bu olgu, (insan faktörü) somut olarak tanımlanmadığı sürece, kazaları önlemek için yapılan çalışmalar amacına ulaşamaz. Trafik ortamında, insan faktörü sürücüleri, yayaları, denetçileri, araç içerisindeki yolcuları kapsar.
Trafikte araç kullanan tüm sürücülerin sahip olması gereken özellikler;
1-Kişinin trafik ve sürücülük konusunda aldığı eğitim ve bilgi seviyesi,
2-Kişinin araç kullanmak için sahip olması gereken becerileri, 3-Kişinin kurallara uyma bilinci ve isteği,
4- Kişinin araç sürme tarzı ve alışkanlıkları.
Zaman içinde sürücü davranışının gelişimi; Araç kullanan kişinin bilgi ve becerisinin yeterli olmaması kurallara uyma bi- lincinin bulunmaması, yanlış alışkanlıklara sahip olması, kişinin kazaya yatkınlığını göstermektedir. Araç kullanmak için gereken temel yetenek ve beceriler algı, dikkat ve konsantrasyon, şekil fark etme, hafıza ve göz-el-ayak koordinasyonu gelişimiyle za- man içerisinde sürücülük davranışlarını olumlu yönde geliştirir. Sürücülerin yetenek ve becerilere ne kadar sahip olabildikleri psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı kontrolü ile mümkün olabilmektedir ve her 5 yılda bir yenilenmek zorunda- dır.
Sürücülük Performansı; Sürücülükte yetenek ve beceriler teh- likenin algılanmasından, trafik işaretleri ile (Trafik polisi-trafik işaret levhaları-trafik ışıklı cihazı-yol çizgileri ve yer işaretleme- leri) karşılaşıldığında gerekli mesajın alınması, karşıdan gelen aracın hız ve mesafesinin tahmini sürücülükte yaşamsal önem taşıyan etkenlerin yerine getirilmesi için gereklidir.
Sürücülük Tutumları; Trafik kazalarının %98 nin insandan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununda %95’inin sürücü ha- tası olduğu kabul edildiğine göre “insan faktörü” ön plana çık- maktadır. Bununda sınıflandırılması kalıcı faktörler ve geçici faktörlerle yapılır.
Geçici faktörler: Sürücünün anlık olarak hata yapmasına, yol ve çevre¬yi olumlu algılayamamasına neden olan unsurlar- dır. Alkol, sağlık, diğer sürücüler, iklim ve yol koşulları/stres.
Kalıcı Faktörler: Trafik kazalarının meydana gelmesinde önemlidir. Trafik kaza riskinin %75’i kalıcı kişisel faktörlere bağlıdır. (Kazaya yatkınlık, sürücülük tarzı ve yeteneği).
Riskli ve Güvenli sürücülüğü belirleyen kişilik özellikleri; Kazaya yatkınlık, sürücünün trafik kazasına karışma olasılığını yükselten kişisel özelliklerin tamamıdır. Bu da kazaya karışan sürücünün kendi içinde gösterdiği tutarlılıktır. Kazaya karışanların farklı yatkınlıkları vardır. Bu farklılıkların araştırılmasın- da, nedenlerinin tespiti trafik psikologlarınındır. Ruhsal yapı bozukluklarının kazalara etkisi; Sürücülerin yetenek beceri ve kişisel özelliklerinin tanımı; Trafik kazalarında sürücüler daha fazla rol almaktadırlar. Bu nedenle araç sürücülerinin psiko-teknik yöntemlerle zihinsel ve psiko-motor yetenek ve becerilerinin değerlendirilmesi çok önemlidir. Çok fazla trafik kazası yapan sürücülerin diğer sürücülere karşın yaygın aile sorunları olduğu, yetişme çağlarında suça eğilim gösterdikleri, olumsuz, olgunlaş- mamış, sorumsuz ve saldırgan oldukları tespit edilmiştir. Kişilik özelliklerinin kazaya yol açtığını, kaza riskini artırdığı gözlenmiştir. Duyguları kontrol etme yetersizliği, öfke, kızgınlık, depresyon, prestij ve güç aramaya yönelik davranışlar kazalara ne- den olan önemli faktörlerdir.
Paylaşma, Başkalarına karşı saygı ve bencillik duygusunun sürücülükle ilişkisi; Tüm sürücüler trafik kurallarına uymak zorundadırlar. Kuralsızlık trafikte kargaşaya yol açar, en kötüsü de yaralanma ve ölümleri de beraberinde getirir. Trafikteki tüm un- surlar uyum içerisinde olmalıdır. Siz kurallara uyarak hata yapmayabilirsiniz. Ancak, bir başka sürücünün hatası yine ölümcül kazalara yol açabilir. İyi niyetli ve kurallara karşı saygılı bir sü- rücü olunuz. Yoğun trafiğe, park yerinden çıkarak karışmak iste- yen sürücüye yol vermeniz, size bir şey kaybettirmez, diğer sürücünün riske girmesini önlersiniz. Yol verdiğiniz bu sürücünün diğer sürücülere, belki de size yol verdiğini görmek mutluluğunu da yaşayabilirsiniz. Şu altın öğüdü de aklınızdan çıkarmayınız.
“Hakkınızdan Vazgeçebilirsiniz, Aklınızdan Asla”
3. Sürücü Davranışını Etkileyen Faktörler
Sürüş uygunluğu sürücünün araç sürmek için fiziksel ve psikolojik yatkınlığı olarak tanımlanmaktadır. Bunlar bireyin kazada rol oynayan bazı becerilerden yoksun olmasıdır. Araç kullanmak için sonradan edinilen fiziksel ve psikoloji nitelikler- dir. Sürücünün o esnadaki araç kullanma becerisi, uygunluk ve kapasitesinden az olabilir. Rahatsız edici uyaranlara verilecek tepkileri, kişinin alternatif tepkiler arasında sıralaması. Kişinin kendi değer sistemine göre hareket etmesi.
Sapkın sürücü davranışları yolda yapılması uygun olmayan sürücü davranışları “sapkın sürücü” davranışı olarak isimlendirilir. Sürücü davranışını inceleyen farklı araştırmalar, sapkın sü- rücü davranışını farklı şekillerde sınıflandırmıştır. Ancak sıklıkla sapkın sürücü davranışı temelde ikiye ayrılmıştır. Bunlar hatalar ve ihlallerdir. Sapkın sürücü davranışının bu iki farklı şeklinin psikolojik kaynaklarının farklı olduğu gibi, önleme şekillerinde de farklı olduğu düşünülmektedir. Ortak bir görüş, hataların bil- ginin yanlış işlenmesi sonucu ortaya çıktığı, ihalelerin ise motivasyonel (Motivasyon: istekleri, arzuları, gereksinimleri, dür- tüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi bedensel ihtiyaçlar temelli olan güdüler “dürtü” olarak isimlendirilir. İnsana özgü olan başarma isteği gibi yüksek dürtülere de gereksinme yani ihtiyaç denir. Güdülere organizma- yı uyarır ve faaliyete geçirir, organizmanın davranışını belli bir amaca doğru yöneltir. Motivasyon davranışa enerji ve yön verir. ) nedenlerinin olduğudur. İhlallerde sürücünün davranışı niyetlilik içerirken, hatalarda niyetlilik söz konusu değildir. Hatalar, bireylerin bilişsel işlevler ile açıklanabilirken, sosyal bir olgu olan ihalelerle ancak organizasyonel ya da toplumsal bağlamda ele alındığında anlaşılabilir. Hatalar sıklıkla planlanan eylemin sonucuna ulaşması olarak tanımlanmıştır. Reason ve arkadaşları temelde 2 tip hatadan bahsetmektedirler.
1. Dalgınlıklar ve Unutkanlıklar: Eylemin istemeden niyet- ten sapmasıdır. Sinyal vermek isterken, silecekleri çalıştırmak, trafik işaretlerini yanlış okuyup, yanlış yola girmek, kontağı çe- virmeden gaza basıp arabayı hareket ettirmeye çalışmak, arabayı park ettiği yeri karıştırmak, hangi viteste olduğunu hatırlamayıp elle kontrole etmek. A yönüne gitmeyi planlarken B yönü sık kullandığı bir yol olduğu için kendini birden B yönüne giden bir yolda bulmak. Uzun farları açık unutup başka bir sürücünün uyarmasıyla farkına varmak gibi.
2. Yanlışlıklar: İstenen amaca ulaşmak için planlanan ey- lemin yolunun yanlış olması. Geçmeye çalıştığı aracın hızının yanlış tahmin edilmesi, bir kavşakta yanlış yere girme, park ede- ceği boşluğu yanlış tahmin edip park ederken bitişikteki aracı sıyırma, ana yoldan sola dönüp, yaklaşan aracı görmeden tali yola girmek gibi durumlarla açıklanmaktadır.
Bu iki kavramı birlikte ele aldığımızda dalgınlık bahsedildiği gibi eylemin planlandığı gibi olmamasıdır. Sinyal vermek ister- ken silecekleri çalıştırmak ya da trafik işaretlerini yanlış okuyup yanlış yola girmek. Unutkanlıkta ise alışılagelmiş bellek yeter- sizliklerini içermektedir. Henüz gittiği yolu hatırlamayarak ya da trafik ışıklarında, üçüncü viteste kalmaya çalışmak gibi. Diğer yandan yanlışlıklar hedeflerin seçimi, bu hedeflere ulaşma yo- lunu ya da her ikisini de kapsayan yargısal ve/veya sonuç çı- karmaya yönelik süreçlerdeki eksikliklerden kaynaklanmaktadır. İhlaller potansiyel olarak tehlikeli bir ortamda, güvenliği sağla- mak için gerekli kurallardan ve gerekli uygulamalardan bilinçli olarak sapma, bilinçli olarak kuralı çiğneme olarak tanımlan- maktadır. Örneğin; kırmızı ışıkta geçme, bilerek hız sınırının üs- tüne çıkma, öndeki sürücünün yavaş gitmesinden sabırsızlanarak sağından geçme gibi. Bu uygulamaların her zaman resmi olarak ifade edilmesi gerekmez. Güvenli bir sürüş biçimi yada kabul edilebilir davranış olarak kabul edilen gayri resmi bir yerel kura- la (örneğin; iki şeritli kırsal bir yolda çok yavaş araba kullanmak gibi) uymayarak da ihlal yapılabilir. Hatalar ve ihlaller arasın- daki kavramsal sınırlar kesinlikle katı ve değişmez değildir. Her ikisi de aynı olay silsilesinde var olabilir. Kuralları ihlal etmeden hata yapmak mümkündür. Benzer olarak bir ihlalin mutlaka hata içermesi gerekmez.154
3.1. Sürüş Yeteneğini Etkileyen Faktörler
Sürücü Yaşı: Trafik kazalarının oluşumunda sürücünün yaşı önemli faktörlerden biridir. Tüm dünyada bu konuda yapılan bir çok araştırma vardır ve araştırmaların çoğuna göre de kaza sık- lığı ile yaş arasında ilişkiler bulunmuştur. Gençlerin daha fazla kazaya karışmaları ile ilgili bir çalışmada, yolları kullanan genç erkeklerin kazalara fazla karışması bütün dünya trafiğinde sabit olarak gözlenen en önemli olgulardan biri olarak değerlendirilmektedir. Bunun boyutları, sürüşteki veya yol geçmedeki dikkat- sizlikten öte birşeyler olduğunu göstermektedir. Kazalardaki ölçümlerde (nüfus başına ölüm, birim mesafe başına şiddetli kaza, yayaların ölümü ile sonuçlanan kazalar vs.) 10’ lu yaşların sonları ile 20’ li yaşların başlarında yüksek oranlar vermektedir. Ki- şiler yaşlandıkça karıştıkları kazalar da azalmaktadır. Bunun bir nedeni de yaşla birlikte araba kullanımının azalmasıdır. Kazaya karışmakla ilgili incelenen her ölçümde 65 yaşındaki sürücülerin oranları, 20 yaşındakilerden daha az çıkmıştır. 65 yaşındaki sü- rücülerin bazı oranları 40 yaşındakilerden daha yüksek çıkmıştır. Bu yaş grubundaki sürücüler karşılaştırıldığında, yaşlı sürücüler için yüksek olan tek değer katledilen her birim mesafe başına dü- şen sürücü ölümleridir. Burada 65 yaşındakiler 40 yaşındakinin %33 önüne geçerler. Bundan dolayı bazı ölçümlerde 65 yaşında- ki sürücüler 20 yaşındakiler kadar olmasa bile 40 yaşındakiler- den daha fazla risk altında görülmektedirler. 65 yaşında riskin 40 yaşındakini geçtiği her olayda bu artan riskin nedeni sürücüdür. Sürücü yaşı ve trafik kazasına karışma arasındaki ilişkinin incelendiği bir diğer çalışmada (18-24) yaş arasındaki sürücülerin oldukça büyük kaza riski taşıdıkları görülmüştür.
Sürücünün Cinsiyet: Bireylerin davranışları cinsiyete bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Cinsel farklılıklar, erkeklerle kadınlar arasında bedensel görünüm farkından başlayarak kişiler arasındaki ilişkilerin türüne kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu davranış farklılıkları trafikte de benzer şekilde görülmekte ve erkek sürücülerle kadın sürücülerin trafikteki tutum ve dav- ranışları farklı olmaktadır. Araştırmaların bir çoğunda, erkek sü- rücülerin kadın sürücülere oranla trafik kazasına daha fazla karıştıkları belirtilmektedir. Bunun nedeni, erkeklerin saldırganlık, bağımsızlık, yarışkan, maceraperest vb. gibi davranış özelliklerini trafikte de göstermeleri ve kazalara zemin hazırlayan bu özelliklerin yollarda sergilenmesidir. Bazı erkek sürücülerin neden daha güvensiz araç sürdüklerini anlamak için bir çok çalışma ya- pılmıştır. Bu çalışmaların önde gelen sonuçlarından biri sürücü eğitiminin, cinsiyetler arasındaki davranış, ilişkiler ve mekanik farklılıkları üzerinde önemle durarak, verilmesi gerektiğidir.
Ebeveynlerin, akrabaların, yolcuların davranış biçiminin, al- kol almanın, müziğin ve ruh durumunun etkisi önemli bir faktör olmaktadır. Erkek ve kadınların ender olarak aynı görevleri yap- malarından dolayı kıyaslamalar yapmak zordur. Viteles ve Gardner’in taksi şoförleri üzerine yaptıkları bir inceleme kadınların erkeklere göre 3.5 kez daha fazla kazaya uğradıklarını ortaya koymuştur.
Sürücünün Medeni Durumu; Araştırmalar, sürücülerin me- deni durumlarının kazaya karışma durumlarını etkilediğini göstermektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada, bekar erkeklerin aynı yaştaki evli erkeklerden daha fazla kaza oranı gösterdiği bulunmuştur. Daha kapsamlı ve daha sistemli bir olgu kadınların durumunda görülmüştür. Bekar kadınların oranı genellikle bir- buçuk ve iki arası değerlerle bütün yaşlarda evli kadınları aşmaktadır. Bekar kadınların oranı halen evli erkek oranından azdır. Ancak trafik ihlallerinde temelde benzer noktalar gözlenmekte- dir. Farklılıkların bir kısmı yolculuk sıklığına da bağlıdır.
Sürücünün Öğrenim Durumu; Sürücülerin öğrenim düzey- lerinin trafik kazaları üzerindeki etkisi olaylara bakış açıları, al- gılama özellikleri, zihinsel yetenekleri ve anlama ve yorumlama- daki farklılıklar açısından olmaktadır. Çünkü eğitimli bir kişinin olaylara bakışı ile eğitimsiz bir kişinin olayları değerlendirmesi farklı olacaktır.
Sürücünün Gelir Durumu; Araştırmalar, sürücünün gelir durumunun kazaya karışma durumunu etkilemesinin ancak, dşük gelirli sürücülerin çok uzun süreler araç kullanmak zorunda kalmalarından dolayı oluşabilecek olumsuz koşullar sonucunda kazaya daha fazla karışmalarından olabileceğini göstermektedir. Sürücüler bu durumda yorgun, uykusuz ve hatta uzun süreler araç kullanmanın verdiği sıkıntı ve stresle alkollü olarak trafiğe çıkmakta, sonuçta kazalara sebebiyet vermektedirler.
4. Alkol ve Sürücülüğe Etkisi
Bir taraftan sayısı ve hızı artan araçlar yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası olurken, diğer taraftan birçok insanın yaşamına son vermekte, onları sakatlamakta ya da maddi zararlara neden olmaktadır. Trafik kazaları, dünyanın temel ve Türkiye”nin ise en başta gelen ve çözümü zor sorunlarından biri olduğu için ince- lenmesi ve çözüm yolları bulunması gerekmektedir. Trafik kaza- larının başta gelen nedenlerinden biri alkol kullanımıdır. Alkollü olarak araba kullanma, büyük ölçüde alkol bağımlılığından kay- naklanan bir semptom olarak kabul edilmektedir.
Alkolün sürücüler üzerindeki etkileri son yıllarda sürücüle- rin içki kullanması belirgin olarak artmıştır. Bazı ülkelerde trafik kazalarının %30-40′′ının nedeni alkoldür. Alkol almış sürücünün sürücülük yeteneğinin alkolün etkisi sonucu olumsuz olarak et- kilendiği bilimsel olarak ispat edilmiştir. Küçük dozlarda kulla- nıldığında, insanlar sabırsız, haddini bilmez olmakta ve refleks- lerin yavaşlamasıyla zihinsel faaliyetler bozulmaktadır. Alkollün fazlası ise bireye aşırı güven verdiğinden, aşırı alkol alan kişiler, kusursuz oldukları sanısıyla kusur yapmaktadırlar. Bir duble bira ya da 60 cm3 viski ya da rakı alanlarda yarım saat araba kul- lanamayacak kadar denge kusuru olmaktadır. Fazla alkol göz- de kararmaya neden olmakta, dikkat, düşünme ve karar gücünü bozmaktadır. Alkol miktarı arttıkça kandaki oksijen azalmakta ve beyin ihtiyacı olan oksijeni temin edemediği için işlevlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamaktadır. Alkol etkisi ile kişi saldırganlaşmakta, bazen de uyku hali ve uyuşukluk başlayarak kurallara uymamakta ve fren, vites ve direksiyonu zamanında gereğince kullanamaz duruma gelmektedir. Hız tahminleri ve hız karşılaştırmaları azalmakta ve hatta hızın korku veren etkisinden uzak kalarak hızı çekici bulma tutkusu başlamakta, mesafe tahmini sıfıra inmektedir. Böylece, alkollü araç kullananlar yollarda tehdit unsuru oluşturmaktadırlar. Alkollün sürücüler üzerindeki olumsuz etkileri alkollü sürücülerin trafik kazaları yapmasına neden olmaktadır. Aşağıda bu konuyla ilgili görüşlere yer verilmiştir.
Tehlikeli bir şekilde araba kullanmak, alkolün etkisiyle öfkenin dışavurumudur. Alkoliklerin, intihara eğilimli oldukları bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, alkolikler, zaman zaman kendi araçlarını bir intihar aracı olarak kullanmaktadırlar. O halde, al- koliklerin yaptığı kazalar, genellikle intihar düşüncesiyle işlenmiş kazalardır. Aşırı alkollüyken araba kullanmak, trafik kazala- rına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra alkollü olarak araba kul- lanmak, şiddeti, anti sosyal davranışı, öfkeyi, paranoid duyguları, ölüm ya da öldürme isteğini de beraberinde getirebilmektedir. Özetle, alkollü olarak araba kullanma ile yollarda meydana gelen ölümler arasında sıkı bir ilişki vardır. Alkollü araba kullanmak- tan kaynaklanan kazalarda ölüm oranı onbeş ile yirmi dört yaş arası gençlerde son derece yüksektir. Alkollü sürücüler yüzün- den her yirmi dakikada bir ölümcül kazalar olmaktadır. Bireyin alkolün etkisi hakkındaki görüşleri, alkole bağlı tehlikeli araba kullanmayı etkileyen en önemli etkenlerden birisidir. Alkol; saldırgan, yabancılaşmış, kendini güçsüz hisseden kişilere güçlülük duygusu vermektedir. Gençlerin alkollüyken de araç kullanmala- rına yol açan faktörler şunlardır:
1) Bireyin alkollüyken, sarhoş olduğunun farkında olmaması
2) Alkolün etkisini tahmin edememesi
3) Alkollüyken de güvenli bir şekilde araba kullanılabilir gibi savunma mekanizmalarını kullanması.
4) Gençler arasında alkollü araç kullanmanın eğlence, özgür- lük, yaşıtları tarafından kabul edilme gibi olumlu etkileri olduğu yolunda yaygın bir inancın bulunmasıdır.
Bu faktörler yollardaki tehlikenin artmasına, trafik ihlalleri- ne, ölümlere, yaralanmalara v.b. neden olmaktadır. Türkiye”de alkollü içki etkisinde araç kullanmak suçtur. Buna karşın ülkemizde alkollü içki etkisinde araç kullanılması sanıldığından daha yaygındır. Hemen hiç kimse gittiği bir lokantada, bir arkadaş evinde içki içtiği için arabasını kullanmaktan vazgeçmemekte- dir. Çok içkili olduğu halde arabasını kullanan hatta kendisini uyaran arkadaşına “Ne o yoksa korkuyor musun?” diye karşılık veren kişilerin sayısı az değildir. Aslında sorun da buradan kay- naklanmaktadır. Alkollü kişinin kendine güveni artmakta, buna karşılık dikkati azalmakta ve refleksleri zayıflamaktadır. Araştır- malara göre erkekler, kadınlara göre sarhoşken araba kullanma- ya daha fazla eğilimlidirler. 18-25 yaş grubundaki gençler daha çok trafik kazası yapmalarına rağmen bu gruptakilerin sarhoşken kaza yapma oranları diğer yaş grubundaki insanlardan daha yük- sek değildir. Öte yandan 60 yaşın üzerinde alkollü araç kullananların sayısı bir hayli düşüktür. Resmi kayıtlara geçen sarhoşken kaza vakaları, toplam kaza vakalarının %15′′ini oluşturmaktadır.
Alkollü Araç Kullanımının Engellenmesi İçin Çözüm Öneri- leri; Ülkemizde de 1 Ocak 1997’den itibaren uygulanmaya başla- nan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu”na eklenen maddeler ile alkollü araç kullanmanın cezası artırılmış, hapis, ehliyete el koyma gibi zorunluluklar getirilmiştir. Ayrıca Psikoteknik değerlendirme ve psikiyatrik muayene sonucu ehliyetin geri alın- ması şartı da eklenmiştir . Bu yeniliklerin alkollü araç kullanımını ve dolayısıyla trafik kazalarını azaltmada önceki yasaya göre daha başarılı olabileceği inancındayız. Getirilen yenilikler diğer ülkelerde oldukça başarıya ulaşmış uygulamalardır. Ülkemizin de aynı şansa sahip olduğunu görmek oldukça sevindirici ve umut vericidir.
5. Yorgun, Uykusuz Ve Dalgın Araç Kullanma
Direksiyon başındayken yorgunluk ve uykusuzluğun basit işaretleri vardır. Bunlar,
Gözlerin karıncalanması
Ensede gerginlik
Sırt ağrıları
Esneme
Başı dik tutmakta güçlük çekilmesi
Gözleri belirli bir noktaya odaklamada güçlük çekilmesi
Trafik işaretlerinin atlanması ya da hatırlanmaması
Özellikle ticari araç ve ağır vasıta sürücüleri olmak üzere sü- rücüler hangi nedenlerle yorgun ve uykusuz olarak direksiyon başına geçmektedirler. Bu alanda yapılan araştırmalar incelendiğinde, uykusuz araç kullanmaya bağlı faktörlerin dört temel grup altında toplandığı görülmektedir.
Zaman: Günün hangi saatlerinde ve ne kadar süreyle araç kullanıldığı yorgunluğu ve uykusuzluğu belirleyen en temel fak- tör olarak görülmektedir. Araştırma bulgularına göre, 8-9 saat- ten fazla araç kullanıldığında, yorgunluk ve dikkat dağılmasına bağlı ciddi sorunlar başlamakta, sürücülük performansı olumsuz etkilenmekte ve kaza riski önemli ölçüde artmaktadır. Özellikle kamyon sürücülerinin yorgunluğa ve uykusuzluğa bağlı kazalara daha yatkın oldukları görülmektedir. Her yıl kat edilen mesafeye ek olarak, birçok kamyon sürücüsü vücudun en uykulu ve yorgun olduğu zamanda, gece araç kullanmaktadır. Ülkemizde, karayolu ile yük taşımacılığının diğer taşıma sistemleri içindeki payının %90 olduğu, yolcu taşımacılığının ise % 95 olduğu ve ölümlü trafik kazalarının % 13.9’ unun ağır vasıta kazaları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ağır vasıta sürücülerinin önemli bir risk grubu oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Direksiyon başına geçmeden önce uykusuz kalmak ya da yeterli uyku uyumamak: Araştırmalar göstermektedir ki, genelde ortalama 16 saatten fazla uykusuz kalma sonucunda sürüş performansında önemli derecede bozulmalar başlamakta ve trafik güvenliği açısından da ciddi tehlikeler başlamaktadır. Bir araş- tırmada kazaya sebebiyet veren sürücülerin aynı kazaya karışan diğer sürücülere göre kaza öncesi uyku sürelerinin daha kısa olduğu bulunmuştur.
Uyku bozukluğu: Ağır vasıta sürücülerinde görülme sıklığı daha fazla olan çeşitli sağlık sorunlarına bağlı (uyku apne send- romu ve narkolepsi gibi) uyku bozuklukları, sürücülerin direksiyon başında uyuya kalmasına neden olmakta ve trafik güvenliği açısından ciddi tehlikeler oluşturmaktadır.
Çevresel faktörler: Yolların monoton olması, uyarıcı önlem- lerin alınmamış olması, iklim koşullarının elverişsiz olması ya da sürücülerin ihtiyaç duyduklarında dinlenme ve uyku molalarına olanak sağlayacak tesis veya mola yerlerinin bulunmayışını da yorgunluğu artıran önemli faktörler arasında sayabiliriz.
Uykusuzluk: Kişilerin güvenli sürüş için kritik olan performanslarını olumsuz yönde etkilediğinden en önemli kaza nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.